24 Mart 2009 Salı

Smaç Elimde Patladı

Sağ elimin ayası yırtıldı biraz, sol elimin parmak içleri zedelenirken...
Bir şovun peşinde potaya uzanırken gerçekleşti bunlar. Bari smaç olsaydı... Potanın demir çemberi iki elimde kalakaldı sadece...

Bizim basket sahasının ilk vukuatı değil bu! Daha önce gözlük camlarıma göz koymuştu saha... Sonra bir de, ikili mücadelede (genelde futbol terimidir ya, neyse) serçe parmağımın yamulmasına göz yummuştu.

Zaten sahanın yapılması da olaylı geçmişti. Zemini dökenlerle kavga etmiştik. Adamlar kazıklamıştı bizi. Giderken ayrıca tembihlemişler herhalde...

Bir Yokmuş Sevmek...

Deme,
Gözlere ilişmeyen bakışla sevmek
Bana mı reva...
Dışına yaşam geçirilmemiş aşk,
Elleri değil,
Gönülleri tutuşturur evvela...

23 Mart 2009 Pazartesi

Bana Yalan Söyledim

Uzun bir gündü...
Ara sokaklardan sahile yürüdüm... Saatin pimi düşmüştü, epey oldu, giderken bir dükkana sordum. Biraz ilerde, aşağıda saatçiler olduğunu söyledi. Bana yalan söyledi...

Deniz otobüsü pek kalabalık değildi. Aldığım gazeteyi okuyayım dedim, göz gezdirdim biraz... Elimde çok tutamadım, her zaman olduğu gibi başım döndü yazılara bakınca... Vaz geçtim. Sabah haberlerini ve hava durumunu sundu televizyon. Bir genç adam yerinden erken kalktı. Manevra esnasında oturmalıydı oysa, anans söyledi... Kime söyledi...

Balonu geçtim. Yürüdüm... Ayakkabımın çamur olduğunu gördüm. Silmek gerek... Bir dolmuşa binip gidecektim. O kadar otobüs vardı ki, varmadan minübüse... Vaz geçecektim...

Sahile inen ana caddeye dönmeden anlaşıldı trafiğin tıkandığı... Normaldi bu şehirde... Elli yüz metre ilerde bir araç yanlış parketmiştir, onu geçince yol açılırdı...
Açılmadı...
Zaman ilerliyor, trafik ilerlemiyor... Dur-kalk, dur-kalk... Acaba ne yapsak, ne yapsak... Beni yavaş yavaş asabiyet bürümeye başladı... Ha bitti ha bitecek derken, tıkanıklığın mahalli gözüktü. Polisi, kameraları görünce inmeye karar verdim:
Bu otobüs oradan zor geçerdi. İndim...
Kuyumcu soyulmuş... Ve silah sesleri, sabahın ilk ışıklarıyla...
Sabah saat kaçta oluyor orada merak ettim...


Herkesin beni beklediğini sanıyordum; ama ilginçtir, son gelen olmadım...
Sonra geldiler...
Yürüdük...
Annemi arayacaktım, aradımda... Telefon çaldı, annem "Alo!" dedi...
-Alo, Anneee! Ben Aysel! Aysel...
-(Annem) Alooo, kiimmm!..
-(Ben) ...
N'oluyor ya!!?? Benim ablam yok!!!
Telefonu kapadım...
Tekrar aradım. Aysel uysalmış. Bizi başbaşa bıraktı...

Yokuşu çıktık, merdivenleri çıktık... Beyaz binadan içeri girdik. Pencere kenarını kaptım. (Özellikle çalışmadım ama... Valla...) Kahvaltıda az şey vardı (başkasının yalancısıyım), çok laf...
Hani ben bugün uysal olacaktım...
Susacaktım...

Yuvalarından fırlamış gözler gibi sözlerim...
Her şeyi de bilme be adam!
Ukala!..
Sıkıysa, ruhunu ordan oraya savuran fırtınaları yakala...

Sonra zaman uzadı...
Birkaç saat daha geçti ömürden.
Ah bir de yazmak zor olmasaydı, istenildiği zaman, şöyle gönülden...


Parti gönüllüleri broşür dağıtıyordu
Meydanda akşam kalabalığı...
Beni bir bilinmez hüzün...
Yarı karanlıktı
İnsanların arasından geçtim
Ah bir de ruhum kızarmasaydı
Yeşilden geçtim...


20 Mart 2009 Cuma

Zaman Alıyor Nefes Almak

ola da çıksa lambadan bir cin
dese, var üç dilek hakkın
saymayı beceremem...

ellerim temiz mi, kirli mi
az mı, çok mu çektiğim ceremem...
bilemedim, bilemem elhak...

tüm zamanımı alıyor nefes almak...


Kamil Yastı
21.03.2009

19 Mart 2009 Perşembe

Anlaşamıyorum Zamanla

Resimler...Hayaller...Paramparça...
Senin de gözlerin uzaklara öylece
Dalmıyor mu hiç, söyle...


Sevemedim be bu zamanı... Anlaşamıyoruz yani, sen anla! Ya içini dolduramadım, ya dar geldi bana; zor benim için...

Yok, öyle pencere önlerinde oturup gün ortasında birdenbire yağıveren karla efkarlanmayacağım... Hiçbir şey gerçek kadar gerçek değil! Hayallerimi kapı önüne bıraksam, alıp giden olmaz... Sokak kedilerini de ürkütür, korkarım... Bir parça ekmek kırıntısı değil!.. Bir yığın hayalkırıklığı...

Anlatamıyorum evet, en anlaşılır haliyle... Ama anla, anlaşamıyorum zamanla...

14 Mart 2009 Cumartesi

Gemsiz...

Herkes gitti...

Ya da...
Hiç kimse yoktu zaten...

Gerçekle hayal
Güpegündüz karışıyor bazen...

***

Şımarık ağızla sayılan
Yedi cet midir, yedi cüce mi...

Herkes gitti,
Kim vuracak hezeyana gemi...


Kamil Yastı
14.03.2009

12 Mart 2009 Perşembe

Yok Bir Şey!

but then night becames the day and there's nothing left to say...
if there's nothing left to say, then something's wrong...


"Sonra gündüz geceye döndü ve söyleyecek bir şey kalmadı...
Söyleyecek bir şey kalmadıysa, bir şeyler yanlıştır..."

Çıtkırıldım / Çık Sıkıldım...

Yeterince iyi değildi her şey...
Neyin yettiğini bilir gibi...

İyi biri olmadığımı çok söylemeye başladım. "Bir gerçeği dillendirmekten daha gerçekçi şey, bir umudu gerçekleştirmek ama..." dendiğini duyar gibiyim.
İyi değilsen ol be adam!!!

Neden yağmur yağmıyor üstüme?..
Hayallerim çıtkırıldım...

Kapalı havalarda dışarı çıkmıyorum.
Bugünlerde hiç içimden çıkmıyorum...

Karanlıkta İğne...

Lokal hazlarla geçiyor yine zaman...
Abim gelmiş pazar akşamı, sekiz yıl sonra İstanbul'a..
Güzel bir pazartesi geçirmişiz sabahtan akşama. Bir günde bir sürü yeri gezmişiz dolaşmışız. Akşamları güzel yerlerde güzel yemekler yemişiz...

Salı sabahı:
Her şey aynı...
Standart işler...
Müzmin dertler...
Huzursuzluk...
Mutsuzluk...

Kayıp bir parçanın peşinde sürükleniyorum.
Hatırlama problemim var sanırım, neyi nerde düşürdüğümü...

6 Mart 2009 Cuma

Cepleri Kemiren Devler-1

Uzun bir araştırma sonucu meraklarımı gidermenin hazzıyla, bulgularımı paylaşayım dedim. O meraklardan biri olan "cep telefonu markalar sıralaması"nı gireyim ilk önce...


İşte 2008 itibariyle ilk 5 marka pazar payı sıralaması:

Nokia: 39.9 (Bugüne kadar en çok satan modelleri1200 ve 1208 imiş.)

Samsung: % 14.9

Motorola: % 9.2

LG: % 9.1

SonyEricsson: % 8


Kaynak: cnetturkiye




-1-

NOKİA



ÜLKE




İLK MODEL



( Nokia 1011, 1992)


2009 MODEL


(Nokia N97)



-2-

SAMSUNG





ÜLKE



( Güney Kore)



İLK MODEL


(Samsung SCH-100, 1996)



2009 MODEL



(Samsung Blue Earth)


(Samsung BeatDj ve Samsung BeatDisc)


(Samsung Tocco Ultra Edition)




-3-

MOTOROLA





ÜLKE




İLK MODEL


( Motorola DyncTac 8000X)



2009 MODEL


(Motorola SURF A3100)


( Motorola Renew W233)


( Motorola Tundra VA76r)



Gelecek yazı: LG ve Sonyericsson...

3 Mart 2009 Salı

Cebimize Giren Tarih...



(NOKIA N96)

Bugün öğrencilerle bilimsel gelişmeler ve icatları işliyoruz derste. Kağıttan matbaaya, fotoğraftan sinemaya, telgraftan cep telefonuna vs...
Cep telefonunu işlerken, internetten ilk cep telefonu ve görüşmesi hakkında da detaylı araştırmalar yaptık...

Cep telefonunun geçmişine inmişken ulaştığım bilgileri paylaşayım dedim...




1973 Nisan'ının 3'ü... Motorola "İletişim Sistemleri Bölümü" başkanı Martin Cooper, ilk taşınabilir telefon görüşmesini yapar , AT&T'nin Bell labaratuvarında aynı konu üzerinde çalışan biriyle... Bu tanıtımdan sonra 10 yıl süresince ürünün piyasa uyarlaması üzerine çalışır.



(Motorola DyncTac 8000X)



Ve nihayet 6 Mart 1983'te taşınabilir ilk telefon olan Motorola DyncTac piyasaya sürülür. Lcd ekransız, 800 gr ve 3.995 USD fiyatla...



(Martin Cooper DyncTac ile)


Amerika menşeli bu portatif telefon girişimi daha sonra Avrupa'ya kayar ve ilk GSM birliği (Groupe Speciale Mobile, 1982) kurulur. 1987'de 13 ülke tarafından GSM tabanlı hücresel ağların kullanımına dair şartnamenin imzalanmasıyla gerçek anlamda cep telefonuna (cellular phone, mobile phone) adım atılmış olur. Bu adım neticesinde ilk cep telefonu görüşmesi Finlandiya şirketi Nokia'nın 1011 modeli (ilk model) ile 1991 yılında yapılır.



(Nokia 1011)


1 yıl sonra İngiliz şirketi Vodafone ile Nokia arasında yapılan anlaşma ile birlikte iki ülke arasında telefon görüşmeleri başlar.

Yine 1992 yılında ilk SMS hizmeti de devreye girecektir...

Bundan sonrası, birkaç yıl içinde GSM ortaklığına giren ülkelerin 100'ü aşması, şebekelerin çoğalması, cep telefonu üreticilerinin artışı ve rekabet...



(Motorola MOTORO KRO E8)


Bugüne geldiğimizde dünyada 3 milyarı, Türkiye'de de 63 milyonu geçen abone sayısından bahsedebiliyoruz...



(Samsung OMNIA 1900)


Cep telefonu deyince elbette bahsedecek daha çok şey var: MMS, Wap, GPRS, HSPDA, EDGE, UMTS, Wireless, Bluetooth...



(Sony Ericsson G705)


Bunları ehline bırakıp, işin tarih kısmına el atmak "tarihçi"ye yakışan olsa gerek... Öyleyse diğer yazıda cep telefonu markalarının ilk modellerine gidelim. Bakalım neleri hatırlayacağız...


2 Mart 2009 Pazartesi

Tuhaf...

Çok kullandığım kelimelerden biridir "tuhaf"...
Hayatı ve insanları garipsemekten mutlu olma hali... Tabi, en çok kendi garipliğini kabul etmiş oluyorsun...

Hediyeler...
"Tuhaf" kelimesini sözlük anlamıyla olduğu gibi çevirirsek, karşımıza bu çıkar. "Tuhfe" hediye demek, tuhafiye" de hediyelik (şey) anlamına gelmekte...

İnsanların garip ve anlaşılmaz yanları bir hediyedir bizlere... Ve hediyelerin belirgin özelliği şaşırtıcı olması değil midir? Bir yerde tuhaflığı...




tuhaf bakışlarınla bak bana
garipse, el gibi...

alnıma dağılmış suçlarımla
tekin gözükmem gözlerine
hayal gibi...

Kamil Yastı
2008